4. HAFTANIN SONUNDA
Bu konu hakkında yaptığım araştırmalar sonucunda;Kutuplardan ekvatora gidildikçe canlıların bir çok farklı özelliklerini görmekteyiz.Yeryüzündeki canlıların dağılışını büyük oranda sıcaklık ve yağış miktari belirlemektedir.Büyük iklim farklılıkları farklı bitki örtüsü tiplerini ortaya çıkarmaktadır.Canlılar yeryüzünde bölgesel olarak dağılmışlardır. Bu dağılışı etkileyen faktörler ise yaşadıkları çevreye şartlarına uyum sağlamalarıdır. Yaşadıkları habitatlardaki yaşam biçimleri onların adatasyonlarını belirlemiştir.Örneğin kutup ayısının akdeniz bölgesinde , palmiye ağaçlarınında doğu anadoluda yaşaması beklenemez.Farklı karasal biyomlar bulundukları yer dikkate alınmadan kendilerine özgü iklim , toprak , ve hayvanlarıyla ayrılır. Ekosistemleri belirleyen temel faktör iklimdir.Soğuk koşullara az sayıda bitki ve hayvan dayanır bu yüzden sıcak bölgelerden daha az canlı bulunuyor.Tundra bitkileri düşük sıcaklıklara , güçlü rüzgarlara ve düşük nem oranına maruz kalmaktadır.Tundra biyomunda ağaç bulunmaz sadece bir kaç çalı türü vardır.Buralarda hayvan türleride sınırlıdır.Örneğin; ren geyiği , kutup tilkisi gibi.Çayır biyomları yazları sıcak kışları soğuk ve yağış düzensizdir. Burda otlaklar toprak üstü örtüsü olarak toprağı korur.yabanı hayvanlarına barınma imkanı sağlar.Çayır bölgelerinde ise geyik , zebra fil gibi hayvanlar bulunur.Çöl biyomlarında ise sıcak çöllerde suyun azlığı bitki ve hayvanlar için sorundur. Bu nedenle çöl bitkileri suyu buldukları zaman onu kullanarak kısa sürede filizlenirler ve meyve verirler. Çöl hayvanları da susuzluğa dayanıklı hayvanlardır. Burdaki hayvanların rengi diğer bölge hayvanlarına göre daha açıktır.Savanlarda ise çeşitli sayıda ve büyüklükte hayvanlar yaşar çeşitli çiçek ve böcek türleri vardır. Sırtlan, antilop, aslan , timsah , deve kuşu gibi daha birçok canlı bulunmaktadır.Kutuplardan ekvatora gidildikçe canlıların çeşitliliği , bölgeye uyumları , büyüklükleri , dayanıklıkları gibi daha bir çok özellik gösterirler.
30 Mart 2013 Cumartesi
3. HAFTANIN SONUNDA
Yanardağların
patlamasıyla çevredeki bitkilere zarar
vermesi olayı (aksiyon a örnek yani Cansız çevrenin canlılar üzerindeki etkisi)...bu bölgedeki
ormanlarda yaşayan ceylanların başka bir yaşama alanına göç etmesiyle oradaki
bitkileri ve su birikintilerini tüketmesi sonucu çölleşme ve bunun sonucunda toprak
kaymasının olması..(reaksiyon yani Canlıların
cansız çevre üzerinde yaptıkları etkidir.)... yada insanların yanardağların daha
fazla zarar vermemesi için lavların önüne set yapmaları..(reaksiyon)....göç
eden ceylanların yeni yaşama alanındaki bitkileri tüketmeleri (koaksiyon yani bir canlının diğer bir canlı üzerindeki etkisine denir.)..yada buradaki
aslanların ceylanları yemesi (koaksiyon a ) örnek verebiliriz.Başka bir örnek
de; İnsanların sigara içmeleri alkol kullanmaları sunucu , insanların kanser
hastalıklarına yakalanması (aksiyon)..insanların sigara küllerini,izmaritlerini
ve alkol şişelerini çevreye atması sonucu çevrenin kirlenmesiyle toprağın
kimyasını bozması (reaksiyon)..,..sigara içen insanın çıkardığı duman sonucu
pasif içici duruma düşen insan da .(koaksiyon) a
örnek verebiliriz
2. HAFTANIN SONUNDA
Yaptığım araştırmalar sonucunda; denizde ya da gölde yaşayan bir canlı ile akvaryumda yaşayan
bir canlının hayatları arasında birçok fark vardır. Denizde yaşayan ve gölde
yaşayan canlılar çok geniş habitatlara sahipler bu da onlara daha çok beslenme
üreme gibi olanaklar sağlar. Akvaryumda yaşayan canlılara nazaran daha çok
canlı ile etkileşimdedirler. Akvaryumda yaşayan canlıların ortamları
onların gerçek yaşam ortamları değildir. Yaşama alanları ve beslenme olanakları
kısıtlıdır. Buradaki canlıların yaşamsal faaliyetlerini üremelerini,
gelişmelerini kontrol altına alan insanlardır. Ama deniz ve göllerde böyle bir
kısıtlama yoktur. Tamamen doğal ortam vardır. Canlılar, bulundukları
ekosistemde yaşamlarını sürdürebilmek için bu çevreye ve çevre şartlarına uyum sağlamak zorundadırlar.
Bu nedenle canlılar her ekosistemde yaşayamazlar. Canlıların bir ekosistemde
yaşayabilmeleri için özelliklerinin o ekosisteme uygun olması gerekir. Bu
yüzden akvaryumda yaşayan canlılar için uygun ortam oluşturulmaya
çalışılır ama bu onların gerçek habitatları değildir sadece oraya
uyum sağlamak zorunda kalmışlardır..Popülasyonlar bulundukları ortamın
şartlarından etkilenerek büyüyüp, küçülebilir ve zamanla değişikliğe uğrayabilir.
Popülâsyondaki bireylerin sayısı iç ve dış faktörlerin etkisiyle değişebilir bu faktörleri insanlar olarak
düşünürsek canlıların habitatlarını değiştirerek akvaryumlarda habitat
oluşturmaya çalışıyorlar bu da canlıların yaşam ortamlarını etkiliyor. Her canlı türünün habitatı aynı
değildir. Örneğin balıklar denizde, inci kefali Van Gölünde, yaşar ve bu yerler o türlerin habitatlarıdır. Yani
deniz ve göllerde yaşayan canlıların habitatları akvaryumda yaşayan canlılara
göre daha geniştir. Ekolojik niş de aynı şekilde daha geniştir. Denizde yaşayan bir canlı doğal ekosistemde yasarken akvaryumda yaşayan
yapay ekosistemde yaşamak zorundadır. Akvaryum insanlar tarafından oluşturulduğu için yapay
ekosisteme girer. Dünyada bütün canlılar kendi habitatlarında yaşama
hakkına sahiplerdir düzeni bozan sadece insanlar başka canlıların hayatlarını ve
aynı zamanda ekolojik dengeyi etkiliyorlar maalesef...
25 Mart 2013 Pazartesi
1.HAFTANIN ARDINDAN;
İnsan yeryüzünde ilk olarak ortaya çıktığı andan bu yana çevresiyle iç içedir. hem çevre insanı etkilemiştir hemde insan çevreyi etkilemiştir diyebiliriz rahatlıkla. bu karşılıklı etki insan nüfusunun artmasıyla ve insanın gelişmesiyle teknolojide gelişmiş bu faktörde çevreyi olumsuz olarak çok etkilemiştir. insan ilk yaşamını avcılık yaparak sürdürmüştür daha sonra yerleşik hayata geçmiştir. Zamanla gelişmiş ve eski özelliklerini terk etmiş yenilerini kazanmıştır yerleşik hayata geçerek.Tarım ile hayvancılıkla epey bir zaman uğraşmıştır insanlar daha sonra sanayi devrimin gelişmesiyle hayat insanlar için rahat olmaya başlamış ve fazla ürün üretilmiş üretildiği kadar tüketilmeyince fazla ürün çevreye atılmış bir şekilde. Çevreye sanayi atıklarının atılmasıyla hem doğal çevreye hemde doğadaki hayvanların olumsuz etkilenmesine sebep olmuş canlı türleri yok olmuştur bu ve bu gibi sebeplerden... Sanayi devrimin 1950 ler de hız kazanmasıyla insanların çevreye verdiği zararlarda artmıştır.İnsanlar çevreye zarar verdiğini anlayınca yine kendileri bu zarar dokunduğu için kendi çıkarı için çevreyi koruma yolları aramıştır. Bununla ilgili çalışmalar yapılmış halk bilinçlendirilmeye çalışılmıştır.Dünyada 1997 de kyoto çevre sözleşmesi imzalanmıştır çevreye yapılan yanlış uygulamaları durdurmak için . İşte bu süreç içinde çevre bilimi doğmuş ve gelişmiştir.Gelecekte çevre biliminin daha çok gelişeceğini düşünüyorum çünkü insanlar bunun farkına varmış doğanın zarar görmesiyle kendilerininde zarar göreceklerinin farkındalar...
21 Mart 2013 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)